Trabzon´un başarısı rakiplerinin formsuzluğu gibi dursa da aslında tablo bambaşka...
Geçen sezon bunalan Yanal, bu kez çok ‘as’lı eliyle nefes aldı. Sadece oynayanlar değil, oturanlar da ‘milli’ apoletli, kulübe ilk kez bu kadar bol alternatifli!
‘Tesadüf’ demek de kolay, ‘Bir hava yakaladılar, söner’ demek de... Belki, ‘Diğer büyükler formsuz’ değerlendirmesi en çok destekçi bulabilecek bir ifade şekli. Ama Trabzonspor’un ilk 6 haftadaki liderliğini bunlara ya da çoğaltılabilecek benzeri ‘desteksiz’ olgulara bağlamak pek de adil ve akılcı olmasa gerek. Çünkü zirvenin Bordo-Maviye boyanması için verilen emekleri, harcanan mesaiyi ve konan gerçekçi hedefleri bilen birisi olarak birkaç hatırlatma yapmanın faydalı olacağı inancındayım... Son sezonlarda istikrar ararken istikrarsızlık destanları yazan, yıldız ararken ‘karanlıkta’ kalmaktan kurtulamayan Trabzonspor, bu kez temelleri çok erken ve sağlam attı. Geçtiğimiz sezon bırakın geniş bir kadro kurmayı ilk 11 şekillendirmekte dahi zorlanan Ersun Yanal’ın eli bu kez, rakiplerinden hiç de zayıf değil. Yıldızları da var yıldızlığa adayları da... Üstelik yıpranmamış, heyecanını yitirmemiş ve Trabzonspor ile heyecanlanan yıldızları. Bunun eksikliği tribünleri de küstürüyor, hocaları da yıldırıyordu.
Şifre bir dosttan gelmişti
Ama artık tribün inanıyor, oyuncular geriden gelip yetişebiliyor. Birkaç yıl önceydi, Halilhodziç dönemleri... Şu an takımda olmayan ama o dönemin bir as oyuncusuyla dost sohbeti yapıyorduk. Bir cümle söyledi ki, beni çok sarstı, kafamdaki birçok şifreyi çözmemi sağladı. İsim vermeden yazmıştım da sonra söylediklerini: “Trabzonspor’un en büyük sorunu havasının yok oluşu. Artık rakipler Avni Aker’e rahat geliyor, geri düşse bile, ‘kazanabiliriz, Trabzon’u yenmek olay değil, kolay’ diyor. Oysa eskiden Trabzonspor öne geçerse rakip fazla gol yememek için kapanırdı.” İşte şifre buydu... Trabzonspor’u yenmek kolay değil olay olmalıydı. Trabzonspor sıradan olmamalıydı. Bunun için de kadrosu sıradanlıktan kurtulmalıydı. Ve bu büyük ölçüde sağlandı. Üstelik ilk 11’inden yedek kulübesine kadar. O sıkıntılı süreçlerde PAF’tan oyuncuyla 18 tamamlayan Trabzon’da 18’e giremeyenlere bile talip çıkıyor artık. Bir bakın kulübeye yıldızları orada da görmek mümkün artık.
Sylva, Isaac ve diğerleri...
Tony Sylva; Senegal Milli Takımı’nın kalecisi, Fransa’nın Lille takımından geldi; yedek! Onur Kıvrak; Fenerbahçe’nin elinden alındı, Ümit Milli Takım’ın 1 numarası; tribünde! Barış Memiş; Her maç çıtayı yükseltiyor, milli formaya göz kırpıyor; yedek! Giray Kaçar; devlerin arasından Trabzon’u seçti, geleceğin milli takım stoperi; yedek! Ceyhun Gülselam; Ümit Milli’den A Milli’ye terfi etti; yedek! Olimpiyat’ta gümüş madalya alan Nijerya’nın kaptanı, oynadığı her maçın kahramanı ve son dakika bombası Isaac, Yattara işi patlamasa o da yedek! Liste uzar gider ama makbulü için de uzun lafın kısası demişler. Trabzonspor’da başarı için -özellikle şampiyonluk demiyorum- zemin uzun aradan sonra ilk kez bu kadar sağlam, şartlar giderek olgunlaşıyor. Camiaya da bu gençlere olası başarısız sonuçlarda dahi sahip çıkmak, yükü son ana kadar paylaşmak kalıyor.